Cemil Meriç – Jurnal 2


Eserleriyle tanışmadan önce hikâyesi ile tanışmıştım Cemil Meriç’in: Okumaktan gözlerindeki hastalık ilerlemiş, âmâ olmuş. Ama ondan sonra bile öğrenmeye, araştırmaya ve düşünmeye ara vermemiş. Kendisi okuyamıyorsa da başkasına okutmuş, kendisi yazamıyorsa da başkasına yazdırmış. Hafif bir şaşkınlık ve takdirle okumuştum karşıma çıkan bu satırları. Her hikâye herkesin ilgisini çekmez belki ama en azından bu okuduklarım benim Cemil Meriç’i daha çok merak etmeme neden olmuştu.

Açıkçasını söylemek gerekirse kitaplarının biraz pahalı olması bende uyanan merağın, geçici bir süreliğine de olsa, üzerini örttü. Üzeri biraz tozlanmış da olsa hep aklımın bir köşesinde durdu ismi: Cemil Meriç… Ve kitapçıda dolaşırken ucuz bir fiyata denk gelince bir kitabına üzerindeki tozları silkti. O kitap Cemil Meriç’in Jurnal 2’si idi.

Bunca girizgahtan sonra kitabımızdan bahsedelim. 350 sayfa civarındaki kitap İletişim Yayınları tarafından basılmış. Jurnal’in ilk bölümünü Cemil Meriç’in Lamia Hanım’a gönderdiği mektuplar oluşturuyor. Cemil Meriç o sıralarda evli olmasına karşın, hararetli bir aşk ile bağlı olduğu Lamia Hanım’a yazdığı bu mektuplarda duygusal yanını gözler önüne seriyor. Kimi zaman sevgisinden deliren kimi zaman da öfke saçan Meriç, bu sayfalarda tam bir insan olarak karşımıza çıkıyor. Gözleri görmediği için mektupları başkalarına yazdırması ayrı bir kıymet kazandırıyor bence bu sayfalara. Kitabın bu bölümünden sonra Cemal Meriç’in çeşitli konu ve kişiler hakkındaki düşüncelerini okuyoruz. Kimler yok ki bu kişiler arasında: Attila İlhan, İsmet Özel, Refik Halit, Salah Birsel, Sezai Karakoç, Necip Fazıl ve daha niceleri… Ayrıca yine Cemil Meriç’in bazı kitaplarının(Bu Ülke, Mağaradakiler) ithafları da bu sayfalarda yer alıyor. Hem bu ithaflarda hem de kitaba genel olarak baktığımızda Cemil Meriç’in diğer düşünce adamlarıyla, edebiyatçılarla sürekli bir diyalog içerisinde bulunma isteği dikkat çekiyor. Bunu bazen sağlayabilse de çoğu kez istediği kadar düşünce alışverişinde bulunamıyor.

Genel olarak bir şey söylemek gerekirse: Jurnal 2, Cemil Meriç’in 1966 ile 1983 yılları arasındaki duygu ve düşünce hayatına ışık tutuyor diyebiliriz. Yer yer eleştirilen, yer yer de hayranlık uyandıran bir Cemil Meriç. Her söylediğini/yaptığını kabul etmeseniz de okumakta fayda var diye düşünüyorum. Bende diğer kitapları için merak uyandırdığını söyleyebilirim. Son olarak (yazılarımda klasikleşen ya da klasikleştirmeye çalıştığım bir bölüm olarak) benim hoşuma giden bir cümleyi/pasajı sizinle paylaşarak yazımı sonlandırayım:

“Düşünce, şüpheyle başlar. Düşünce, tezatlarıyla bütündür. Zıt fikirlere kulaklarımızı tıkamak, kendimizi hataya mahkum etmek demek değil midir?”* (s.194)

*MERİÇ, Cemil(1998). Jurnal 2, İletişim Yayınları, İstanbul

+ Henüz yorum yok

Yorum Yaz