Albert Camus – Yabancı


albert-camus-yabanciOkuduğum ilk Camus kitabı: Yabancı. Can Yayınları’nın “Albert Camus 100 yaşında” mottosuyla yeniden satışa sürdüğü Camus eserlerinden birisiydi. İlk olarak 1942 yılında yayımlanmış ve büyük ses getirmişti.

Önce biraz Albert Camus’u konuşalım.

Birçok bilginin internette yer alması sebebiyle ve çok söz söyleyip sizi sıkmamak için yalnızca gerekli ve ilginç bilgilere değineceğim: Camus, 1913’te Cezayir’de doğdu. Yoksul bir ailenin çocuğuydu ve babasını çok küçükken kaybetti. Annesi hizmetçilik yaparak oğlunu okutmaya çalıştı. Camus, üniversite yıllarına kadar aynı zamanda futbol da oynuyordu ama yakalandığı hastalık sonucu (1930’da vereme yakalandı) üniversite takımının kaleciliğini bırakmak zorunda kaldı. 1936’da felsefe eğitimini bitiren Camus, bundan beş yıl sonra ilk kitabı olan Yabancı’yı kaleme aldı. “Varoluşçuluk ile ilgilenmiştir ve absürdizm akımının öncülerinden biri olarak tanınır; fakat Camus kendini herhangi bir akımın filozofu olarak görmediğinden, kendini bir “varoluşçu” ya da “absürdist” olarak tanımlamaz. 1957’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanarak, Rudyard Kipling ‘den sonra bu ödülü kazanan en genç yazar olmuştur. Ödülü aldıktan 3 yıl sonra bir trafik kazasında hayatını kaybetmiştir.” (Bu bilgilere ve daha fazlasına Vikipedi’den ulaşabilirsiniz.)

Kitabımıza gelelim.

Cezayir’de yaşayan Mersault’un başından geçen olaylardan ziyade hayata karşı kayıtsızlığı anlatılır. (Bana kalırsa yaşadığı her şey arka plandadır, sadece fondur. Çünkü başka şeyler yaşasa yine aynı olacaktır kahramanın tutumu. Diyelim ki bir trafik kazası geçirse, evine hırsız girse ya da iş yeri yansa vereceği tepki aynıdır, kayıtsızlığı devam edecektir.) Mersault’un –romanın başında- annesinin ölmüş olması… Sonrasında Marie ile havadaki bir ipin üzerinde yürürcesine devam eden ilişkisi… Derken bir Arap’ı öldürüp ve hapse düşmesi… Tüm bunlara sanki dışarıdan bakıyordur kahraman. Sanki hiçbirisini kendisi yaşamamıştır da ancak başkasının felaketine tanık oluyordur. Soğukkanlıdır Mersault, hiçbir şeyden etkilenmez. Siz yadırgarsınız, artık, kahramanın bu ‘vurdumduymazlığını’. Mersault kötü birisi olduğu için böyle değildir, sadece böyle olduğu için böyledir. Belki tam da burada başlıyordur onun ‘yabancı’lığı… İnsanlar kendilerine benzeyen insanlar isterler. Oysa Mersault bize hiç mi hiç benzemiyor.

Biraz karışık oldu yazımızın bu kısmı. Olsun. Roman da aklınızı karıştıracak. Sizi kızgınlaştıracak, şaşırtacak… Bazı şeyleri sorgulamanızı, düşünmenizi sağlayacak. Mesela hayatınızı, mesela ölümü, mesela inancı ve inançsız yaşamayı…

İşte, sona gelirken kitaptan bir alıntı:

“Fakat herkes bilir ki hayat, yaşamak zahmetine değmeyen bir şeydir. Aslında otuz ya da yetmiş yaşında ölmenin önemli olmadığını bilmez değilim; çünkü her iki durumda da gayet doğal olarak başka erkeklerle başka kadınlar yine yaşayacaklar ve bu, binlerce yıl devam edecektir.(…)İnsan madem ki ölecektir, bunun nasıl ve nerede olacağının önemi yoktur, apaçık bir şeydir bu.” (sayfa 103)

Sözümüzü toparlayalım sevgili okuyucum.

Enteresan bir romanla ve kahramanla karşı karşıyayız. İyi mi yoksa kötü mü olduğuna siz karar verin.

Camus, Albert(2013). Yabancı, Can Yayınları, İstanbul. (çev.: Samih Tiryakioğlu)

+ Henüz yorum yok

Yorum Yaz