Bit Palas – Elif Şafak


Direkt mevzunun orta yerinden dalmışız gibi olacak; ama öncelikle bir şeyden bahsetmek istiyorum: kitap tanıtma ve tanıma. Evet, bir kitabı okuma işine başlamadan evvel o kitabın nelerden bahsettiğini merak ederiz. Eğer ilgimizi çekiyorsa okumaya karar verir ve okuma eylemine başlarız. Buraya kadar her şey normal. Yani olması gerektiği gibi. Zira hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığımız bir kitabı hasbelkader okumak pek mantıklı gelmiyor. Ancak sorun şu ki, kimileri bu işi rayından çıkarıp, çok ileri derecelere götürüyor: kitabı tanıtan neredeyse özet geçiyor tüm olanları, ya da okuyucu kitabı daha okumaya karar vermeden tüm olacakları öğrenmek istiyor ve işin kötüsü öğreniyor da… Oysa böyle bir okuma hiç de heyecan verici değil. Yani sonu bilinen bir kitabı okumanın ne mantığı, ne çekiciliği kalır. Biraz fikir sahibi olmalıyız kitap hakkında okumadan; ancak hepsi bu kadar… Geri kalan kısma kitabı okuyup bitirdikten sonra sahip olmalıyız. Yani keşfi tamamladığımızda. Ki her kitap yeni bir keşfe yelken açmaktır.

Kitabımıza gelelim: Bit Palas… Elif Şafak’ın dördüncü romanıdır ve postmodernist özellikler barındırmaktadır. Orta kalınlıkta bir kitap. Dil, üslup olarak gayet iyi; herkesin anlayacağı tarzda. Zaten Elif Şafak hiçbir zaman ağır bir dil kullanmadı. Kendine has bir çizgisi var ve bu romanda da o çizgiden sapmamış.

Şimdi bir apartman hayal edin. On dairesi olan. Dairelerin hepsinde farklı insanlar yaşıyor. Kiminde bir öğrenci, kiminde bir üniversite hocası, kiminde de temizlik hastası bir kadın ve ailesi kalıyor. Yani apartmanda farklı insanlar yaşadığı kadar; yaşanmış hikayeleri de birbirinden epey farklı anlayacağınız. Yaşantıları farklı; anıları, sevdikleri, sevmedikleri, meslekleri, zevkleri, kültür seviyeleri, hastalıkları… Ve daha bambaşka şeyleri ayrı ayrı… Envaiçeşit insan ve envaiçeşit dünya keşfedilmeyi bekleyen. İşte Elif Şafak sizi bu apartman dairelerine teker teker misafir ediyor. Adı Bonbon Palas olan bu yapının içinde sizi gezdiriyor yavaşça ve insanların yaşantılarına sizi şahit tutuyor. Biraz bir numaranın neler yaptığına bakıyorsunuz sonra iki numaranın kiracısı o gün nereye giderse siz de peşine takılıyorsunuz. Ayrı ayrı hikayelerle haşır neşir oluveriyorsunuz bir anda. Bir de Bonbon Palas sakinlerinin ortak bir derdi var: başlarına musallat olan çöp kokusu ve böcekler. Hiçbirisi hazzetmiyor bu kokudan ve böceklerden. Epeyce bir süre de kurtulamıyorlar onlardan. Ta ki bu kokunun ve böceklerin sırrı çözülene değin…

Elif Şafak romanlarında çokça rastladığımız gibi; farklı hikayelerin bir ortaklık çevresinde anlamlı bir bütün oluşturmasına bu romanda da rastlıyoruz.

Kitap şaşırtıcı bir sonla bitiyor. Ve ister istemez kitabın ilk sayfalarına yeniden bir göz atıyorsunuz. Tarafımca tavsiye edebileceğim; okuduğunuz takdirde pişman olmayacağınız bir kitap.

SANATT.com Puanı: Okunmalı

+ Henüz yorum yok

Yorum Yaz