Murathan Mungan – Kırk Oda


Murathan Mungan’ın günümüzden yaklaşık otuz yıl öncesinde yazdığı hikâyelerinden oluşan kitabı. İçinde dokuz ayrı hikâye bulunuyor. İlk olarak Yedi Cücesi Olmayan Bir Pamuk Prenses’in neler yaşadığını okuyoruz. Sonrasında diğerlerini: Boyacıköy’de Kanlı Bir Aşk Cinayeti, Stelyanos Hrisopulos Gemisi, Zamanımızın Bir Külkedisi, Makas, Hedda Gabler Diye Bir Kadın, Yüzyıllık Uyuyan Güzel, Aşkın Gözyaşları ya da Rapunzel ile Avare, Tutkunun Veronica Voss’u.

Ben Ankara’da, sahaflardan birisinde bulup, aldım. Beklentim bir hayli yüksekti. Bundan, daha önce Mungan’ın “Cenk Hikâyeleri”, “Yedi Kapılı Kırk Oda” gibi sağlam kitaplarını okumamın da etkisi oldu mutlaka. Ama okuyunca, açıkçası hayal kırıklığına uğradım. Bazı hikâyelerin kahramanlarının eşcinsellerden seçilmesi ve hikâyelerin de bu minval üzerine kurulması bunda biraz etkili oldu diyebilirim. (Bu söylediğim yanlış anlaşılmasın: Tabiî yazar kahramanlarını bu kişilerden de seçebilir, olayları da bu kişiler üzerine kurabilir. Ancak okuyucunun da seçme ve sevip sevmeme özgürlüğü mevcuttur.) Sadece bu değil, hikâyelerin anlatımında da diğer kitaplarındaki tadı, akıcılığı bulamadım. Oysa ilk öyküyü okuduktan sonra umutla bakmıştım kitaba…

İlk öyküde bir ideal uğruna ömrünü harcayan Pamuk Prenses vardı. Bir masal arıyordu kendine. Oysa ne kendi masalı oldu ne de bir başkasının masalında rol bulabildi. Ve masalsız kaldı böylece. Ama ideallerin önemini çoktan yitirdiği şu dünyada, elbette alkışlanmayı hak ediyordu. Diğer hikâyelerde neler olduğunu okuyunca öğrenirsiniz.

Kitapta, Murathan Mungan’ın kitaplarında alışık olduğumuz üzere, yine altı çizilesi cümleler ve pasajlar mevcut. Hatta okunması gereken öyküler de var; ama genel olarak beklentimin altında kaldı.

Şunları da söyleyip, yazımı sonlandırayım: Evet, her kitap okunmak için yazılır. Ama bazı kitaplar okunmayı diğerlerinden daha çok hak eder. Hâl böyle iken ben diyorum ki, Murathan Mungan’ın bu kitabı yerine Cenk Hikâyeleri’ni alın, onu okuyun. Yedi Kapılı Kırk Oda’yı okuyun. Kadından Kentler’i ve Şairin Romanı’nı filan okuyun. Zaman kalırsa Kırk Oda’yı da okursunuz…

“Biliyordu prenses uykusundan uyandığında, ya da uyanır uyanmaz onu eskisi kadar sevemeyecekti. Çünkü sevmek sessiz ve tek başına bir şeydir. Sevmek yalnızlıktır.”* (Sf. 136)

SANATT Puanı: Okunabilir

+ Henüz yorum yok

Yorum Yaz